skip to main |
skip to sidebar
Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.
Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.
Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider.
Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.
En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.
Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz.
Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı...
Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi...
Bu deneyden çıkarılacak kıssadan hisse ise, dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa, başka neleri kaçırıyoruz acaba?
Ondört asır evvel yine böyle bir geceydi
Kumdan ayın ondördü bir öksüz çıkıverdi!
Lakin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler
Kaç bin senedir halbuki bekleşmedelerdi!
Neden görecekler göremezlerdi tabii;
Bir kere zuhur ettiği çöl en sapa yerdi
Bir kerede mamure-i dünya o zamanlar
Buhranlar içindeydi bu günden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi!
Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin.
Salgındı bugün şarkı sözleri yıkan tefrika derdi.
Derken büyümüş kırkına gelmişti ki öksüz
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma'sum
Bir hamlede kayserleri kisraları serdi!
Aczin ki ezilmekti bütün hakkı dirildi;
Zulmün ki zeval aklına gelmezdi geberdi!
Alemlere rahmetti evet şer-i mübini
Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sahipse O'nun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyyet-i medyun O'na ferdi.
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet
Ya Rab bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.
Mehmet Akif Ersoy
Kırk yılın başında halim hatırım
Sorulsa ne yazar sorulmasa ne
Duydum ki vefasız incinip küsmüş,
Kırılsa ne yazar kırılmasa ne
Bir selam yollardı onu da kesmiş,
Darılsa ne yazar darılmasa ne
Artık düşünmüyorum. İşin sırrı bu işte: Fazla düşünmemek. Ve asırları devirebilmek için gereken şey de: Herkese, düşmanlarına bile gülümseyebilmek.
Beni affet Clarisse. Çok aptalca davrandım. Biliyorum. Sen cömert kalbini bana açmışken ben seni terkedip daha iyisi diye düşündüğüm birine gittim. Onun peşinden koştum. Özür dilerim.
Önemli olan budur: Dikkati başka yöne çekmek. Bunu aklında tutarsan kimse seni durduramaz. Asla.
Bir zamanlar elinde yanan bir mum taşıyan bir çocuğa sormuştum: Bu ışık nereden geliyor? Çocuk da alevi üfleyerek karşılık vermişti: Işık nereye gitti?
Sen biz olduğumuz için sensin. Biz, sen olduğun için biziz.
Sevilmeden sevmek, içindeki tutku ateşini yüzlerce misline çıkartır. Sevmeden sevilmek ise sadece gereksiz bir yüktür. Tüm sevgiler özlemle beslenir.
Tanrı, cezalandırmak istediğine mantık verir.
Bir baş bir baştır, bir el ise bir eldir. Başıyla bir tahtayı parçalamaya veya eliyle düşünmeye çalışan biri, başarısız olduğunda buna şaşırmamalıdır. Sen bir fedai değilsin; sen bir İhvan as-Safa'sın. Hakkında yanılmışız.
Edep yeri kıllarla kaplı bir kadına kimse elini bile sürmez. İbn el-Haccac, yazdığı hicviyelerinden birinde şöyle diyordu: Apış arası bir serserinin suratı kadar kıllı!
Çevrenize saçtığınız güzel koku tohumlanmak isteyen çiçeklerinkine benziyor.
İnsanoğlu için bilgiden daha değerli bir varlık olamaz. Bilgi, tüm hazinelerden daha kıymetlidir. Hazineleri sen korumak zorundasındır; oysa bilgi seni korur. Keskin bir zekadan daha etkili bir silah olamaz.
Bir kadın tüm ömrünü erkeklerin arasında geçirmiş olsa dahi, nasıl bir kaşık çorbanın tadını asla alamazsa, o da gerçeğin ne olduğunu hiçbir zaman kavrayamayacaktır. (Fahd ibn Thabit)
Allah vere de imam yanılmış ola! Genç bir kızın kıçından başka cennete ne layık olabilir ki?
Düzenin korunmasında gösterilen hassasiyet, bir topluluğun değerini gösterir.
Gerçek yapısını kimse bilemez, dünyevi kıstaslarla ölçülmesi mümkün değildir. (C.C.)
Gemiyi taşıyan su, onu yutanla aynıdır.
Doğru yerde başlar,
Ve doğru yerde son bulur her şey.
Evlilik...Her genç insanın hayali...Beyaz gelinlik, çiçekler, kutlamalar, balayı...
Ancak, damat kutlamaya düğünden bir gece önce başlarsa ne olur?
Olmak ya da olmamak,
İşte bütün mesele bu.
Ölmek,
Uyumak,
Balayı dairesinde düş görmek...
Son zamanlarda önüne gelen fırsatları değerlendirme konusunda düşünüyordum. Bunun tamamen korkularının üstesinden gelmekle alakalı olduğunu. Çünkü ne zaman büyük bir risk alsan, nasıl biterse bitsin, hep o şansı değerlendirdiğine memnun olacaksın.
I'm no Superman.
1. Nefrin Tokyay, 'Tebriz'in Kış Güneşi' (Aralık 2005)
2. Ahmet Ümit, 'Bab-ı Esrar' (Kasım 2008)
3. Saide Kuds, 'Kimya Hatun' (Şubat 2009, Farsça'dan)
4. Elif Şafak, 'Aşk' (Mart 2009, İngilizce'den)
Üşüdükçe, Şems-i Tebrizî'nin —'Hırka-i Şems' olarak da bilinen— 'Makalât'ıyla bir kez daha ısınmayı beceremeseydim, acaba bu dört kitaplık gürültünün üstesinden gelebilir miydim, bilemiyorum.
Neyse ki hepsini okudum. Hem de altını üstünü çize çize.
...
Mecnundan habersiz bin Leyla! Leylâ diye diye başından yetmiş nikâh geçmiş bin Mecnun!
Hakikatin kokusundan eser olmadıkta, o aşkın adı ilâhî olsa n'olur, beşerî olsa n'olur?
Şems ile Mevlâna aşk şarabından içip sarhoş olmuşlar ama işe bakınız ki sekiz asır sonra kimileri —hem de ayık oldukları hâlde— 'agora'da nârâ atıyorlar!
Hakikat talibinin, bir putperestin sadakatine, bir ateşgedenin içtenliğine, bir fahişenin inkisarına, bir sâkinin hürmetine, bir karıncanın inadına ihtiyacı var; tasavvuf edebiyatı üzerinden aşk klişelerini piyasaya arzeden kısık gözlere değil!
Şarap üzümden yapılır, tersi olmaz!
...
Yazarları hakikate ihanetle suçluyor değilim. Hâşâ! Bilâkis mecaz ve misal'in, metafor ve allegori'nin özüne sadakatsizlik ettikleri için kendilerini eleştiriyorum.
Meyhaneye girip ayık çıktıkları için... Gazoz içip serhoş taklidi yaptıkları için... VE dahi 'Hâmuşan'da susmak yerine nârâ attıkları için...
Tamamı için;
Tıklayınız
Artık yaptığın şeyin kıymetini daha iyi biliyorum. Çevrendeki herkes yanıldığını düşünürken, inanmaya devam etmenin ne kadar güç olduğunu...
Fedakarlık ancak ona duyduğun sevgi kadar büyük olabilir. Bağlılık sadece bağlılıktır. Çünkü bir son kullanma tarihi yoktur. Birinin yanında durup 30 yıl boyunca onun kırışmasını izlemek, tıpkı annemle babamın yaptıkları gibi... İşte gerçek fedekarlık budur.
Bağımlılıktan kaçan insanlar, aslında bunun ne kadar büyük birşey olduğunu bilen kişilerdir.
"İnsanoğlu, hala eskiden beri bildiğimiz gibi, hala barbar, hala şiddet tutkunu, saldırgan, açgözlü, rekabetçi ve inşa ettiği toplum da bu değerler üzerine kurulu."
Jiddu Krishnamurti
"Bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz."
Jiddu Krishnamurti
"Kimse özgür olduğuna inanan birinden daha iyi köle olamaz."
Johann Wolfgang Goethe
Gerçek kölelikte, kölelere ev ve yiyecek verilir. Ekonomik kölelikte ise insanlar, beslenme ve barınma gereksinimlerini kendileri karşılamak zorundadır. Bu, toplumu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için bu güne kadar yaratılmış en dahiyane dümendir.
"Bir ulusu fethetmenin ve köleleştirmenin iki yolu vardır. Birisi kılıçla, diğeri borçla."
John Adams
Kanun değil, çözüm gerekli. İnsanlar kanunları, oluşan sorunları çözmek için değil, bunları nasıl çözeceklerini bilmedikleri için yaparlar.
Tabii ki çocuklar, sadece kurulu düzene hizmet eden ve onu yücelten kuş beyinliler olduğumuzu anlayacaklar.
Sadece Hıristiyanlığın 34.000 farklı alt grubu vardır. Hiç olmayan bir şey için, kiliselere bölünmüşler...
Başarı, çevremizdeki her şeyle ne kadar iyi ilişki içinde olduğumuza bağlıdır.
Bin muhteşem güneşten daha güzel bir film...
Hayatta bir tek günah vardır. O da hırsızlık. Tüm diğer günahlar hırsızlığın bir türevidir. Bir insanı öldürdüğünde hayatını çalmış olursun. Karısının elinden kocasını, çocuklarının ellerinden babalarını almış olursun. Yalan söylediğin zaman insanın elinden gerçeği öğrenme hakkını çalmış olursun. Hayatta çalmaktan daha kötü bir şey yoktur...
O yüzden kusurlu olan bizlere kötülük etmek isteyecek sayısız insan var çevremizde. Dedikleri gibi; zaman kötü, kolla götü... Kimin parmağı olduğunu bile anlamaya fırsatın olmaz. House'un Cameron'a söylediği gibi "aksayan şeyleri düzeltebileceğin yanılgısı"yla yaşıyorsan mutsuz olmaya mahkumsun. Yapman gereken; herşeyi düzeltebileceğine inanmamak ve geceleri bu gerçekle acı çekerek uykusuzluk çekmemek...
Dostlar konusuna gelince; Aşık Veysel o konuya seneler evvel açıklık getirmişti ama unutulabiliyor bazen: Benim sadık yarim kara topraktır...
İnsanlarla ilişkilerini düzenlerken de Allah rızasını gözetirsen en az zararı görürsün, çünkü o zaman Allah seni koruyacaktır. O kimseyi yarı yolda bırakmaz. Onu bırakanları bile. Allah için sev, Allah'ın seveceği insanları sev. Onun rızasını gözet. Onun razı olmayacaklarıyla mesafeli olabilirsin... Bu sayede insanlardan bir beklentin kalmaz. Sen yaptığını rıza-i ilahi için yapmış olduğundan kalleşin biri vefasızlık yaptığında üzülmezsin. Çünkü Allah'ın rızasını kazanmışsındır...
Seni kötülüklerden koruyabilecek başka hiç kimse yok...
*Herşeyi düzeltebileceğime inanmam ve geceleri bu gerçekle acı çekerek uykusuzluk çekmem...
*Gözler yanıltabilir,gülüşler yalan söyleyebilir ama ayakkabılar her zaman dürüsttür. Sadece inanılmaz derecede sığ, kendine güvensiz bir kadın bütün gün acı çekmeyi güzel görünen ve rahat bir ayakkabı giymeye tercih eder. Ve benim de hiç istemediğim bir tiptir...
*Birkaç ilan dağıtıp modern tıbbın dar görüşlülüğünden ve açgözlülüğünden bahsederek zengin olabilirsin.
Elbette. Batıl inançları olan zavallıları söğüşlemenin kime ne zararı olacak?
Ani belirti, ani sebep anlamına gelir.
İnsanlar hakkında olumlu düşünmek onları iyi yapmaz.
İnsanların kendilerini öldürmelerine karşı değilim ama bu onları kahraman yapmaz.
İzlediğim en zahmetli filmlerden biriydi. Orijinal kaydı olmadığından görüntü bulanıktı. Ama neyse ki türk korsanlarının arakladığı kayıtlardaki gibi kafalar görünmüyordu. Çeşitli kamera kayıtları olduğu için de hangisine ait alt yazı olup olmadığını anlamak da mümkün değil. Ve indirdiğim kayda uygun alt yazı yoktu. Oturdum 2saat 4dakikalık filmin alt yazılarını senkronize ettim. Bir yandan izlerken. Bazen ileri aldım. Bazen geri sardım. Sanırım türkçeye çeviren çevirmenin elindeki kayıt eksikmiş. Tam sürümünü buldum ama alt yazı senkronlu değilse ve sen izlemeye kararlı olduğun için senkronlamak zorunda kalıyorsan ve tamamen ileri ya da tamamen geri kaydırdığında düzelmiyorsa, zaman zaman ileri zaman zaman geri kaydırman gerekiyorsa işte o zaman en güzel filmler bile bunaltıcı olabiliyor. Çok yoruldum. Sanırım ileride tekrar izleyeceğim. Belki ona da üşenirim. Bu işlem soğuttu beni filmden. Ben sadece kaydırmaktan sıkılıyorsam, oturup baştan sona çevirenlere bravo...
Ben risk alırım.
Bazen hastalar ölür...
Ama buna risk almak sebep olmaz...
Sanırım sorun ihtimal hesabı yapabilme yeteneğiyle lanetlenmiş olmam.
Bir deliyi, delilik yapmamaya ikna etmeye çalışmak da bir tür delilik...
Yenildin bak inadına,
Yelkenlerin indi suya,
Sevmedin sen kana kana
Kandırdın beni, kandırdın.
*Sevenlerin tarafından öldürülme ihtimalin bir yabancı tarafından öldürülme ihtimalinden iki kat daha yüksek.
*Tanrı’yı hayatımı mahvetmekle suçladım. Sonra fark ettim ki Tanrı’dan nefret edebilmek için bile inanmak zorundasın.
*Baş ağrım var. Tek belirtim bu. 3 doktorla görüşüyorum. Nörolog anevrizma olduğunu, immünolog saman nezlesi olduğumu söylüyor. Yoğun bakım uzmanı hiç istifini bozmuyor. Beni bir psikiyatra gönderiyor. O da bana annemle yatmak istediğim için suçluluk duyduğumu söylüyor.
-Hangi uzamana gideceğini seçmek, teşhisi seçmek demektir.
Arka arkaya yeni albümler, kısa süreli sık seyahatlar, sevgilinin güzel gözleri, uzun yolculuklar, arka odalarda saklanan trenler, trenin sıcak kompartımanları, soğuk insanlar, yolculuklar, mp3 çalarlar, kaliteli kulaklıklar, güneş, deniz, yakamoz...
Heyecanlı bir bahar bekliyor bizi...
Serserim benim,
Deli dolu sevgilim,
Kor gibi sıcık,
Yada sular gibi serin.
Gelme uzak dur,
Korkuyorum çok.
Çılgınlık bu,
Halim yok.
Hayırlı insanların çocukları neden kötü olsun ki? Onu iyi yapan, ona vasıf veren, hayırlı kılan; çocuğunu daha iyi, daha vasıflı, daha hayırlı niye yapmasın ki?
ben sadece bir çingeneyim
çaldığı tüm şarkıların parası ödenen
ve yaptığı tüm kayıtların
ben karavanın bir parçasıyım
yeryüzünde seyahat eder
ahbaplarım için müzik yaparım
ve çaldığım ya da yazdığım tüm şarkılar
üzgün ya da neşeli bir notla birlikte
bazıları sizi güldürür
bazıları sizi ağlatır
ama ben nedenini bilmem
ama ben gezmeye devam edeceğim
gitarım yaşlanıp
çabuk yorulmaya başlayana kadar
o sadece beni dinler
onun müziği tanıdığım tüm kadınlardan daha anlamlıdır
Jose Feliciano;
Altı Grammy Ödüllü, eleştirmenler tarafından yaşayan en iyi gitarist olarak nitelendirilen çingene şarkıcı.
Buyursunlar;
I'm just a gypsy who gets paid
For all the songs that I have played
And all the records that I have made
I'm part of a caravan
I have travelled on the land
Making music for my fellow man
And every song I played or wrote
With a sad or happy note
Some are made to make you laugh
Some are made to make you cry
I don't know the reason why
But I'll continue to travel
Though my guitar's old and tiring fast
She just listens to me
Her music means more to me than any other woman I have known
She just listens to me
Her music means more to me than any other woman I have known
And I'll continue to travel though my guitar's old and tiring fast
She just listens to me
Her music means more to me than any other woman I have known
She just listens to me
Her music means more to me than any other woman I have known
Listen to the pouring rain
Listen to it pour,
And with every drop of rain
You know I love you more
Let it rain all night long,
Let my love for you go strong,
As long as we're together
Who cares about the weather?
Listen to the falling rain,
Listen to it fall,
And with every drop of rain,
I can hear you call,
Call my name right out loud,
I can here above the clouds
And I'm here among the puddles,
You and I together huddle.
Listen to the falling rain,
Listen to it fall.
It's raining,
It's pouring,
The old man is snoring,
Went to bad
And bumped his head,
He couldn't get up in the morning,
Listen to the falling rain,
listen to the rain
Hem değil mi ki canı Allah almaktadır; bil ki ölüm has kullar için, şeker gibi tatlıdır.
Mevlana Celaleddin Rumi
Daha fazlasını da hak ediyorsun ama susuyorum...
Bu kaçıncı hayalim, bu kaçıncı günüm?
Bu kaçıncı söz veriş, yalan?
Bir kasvet var havada,
Bu sabahı doğuran,
Şu ikinci bahar yalan...
Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece,
Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna,
Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık her şeye...
Kızsan da, bin yıllık yola gitsen de,
Sonunda gene bana gelirsin; varacağın yer benim ancak...
Yalnız kaldıysan, kalkıp pencerenden bir bak. Güneş açmış mı, yağmur düşmüş mü, dön bak dünyaya... Bir sonbahar kadar yalnız, bir kış kadar savunmasız ya da ilkbaharsan, yolun başındaysan...
Herkes gitmişse, sakince arkana dön, bir bak, dostun kalmış mı, aşkın solmuş mu, dön bak dünyaya...
Bu şarkıyı ilk kez bir mağazada duymuştum, şarkı bitene kadar bir sürü bahaneyle orada kalmayı başardım. Duyduğum şarkı daha hareketliydi. Mançolojide ağırlaştırmışlar. Kaybın ardından ölüm kokusu daha güçlü yayılsın istemişler.
Cem Adrian; bu çocuk gizemlerle dolu. Bin tane daha album çıkarsa gene de şarkılarının birbirine benzeyeceğini düşünmüyorum. Karakter işte. Böyle olmak isterdim. Benim gibi olanları sevmiyorum. Olmak istediğim gibi değilim ki...
Ne güzel şarkı, keşke Teo da söylese, sesine çok yakışırdı. Sözleri bir zahmet şarkıyı dinlerseniz duyulacağı için yazmaya gerek görmüyorum.
Bekliyorum. Umarım gelirsin. Uyudum. Erken uyandım. Günün ilk ışıklarını yakaladım. Odamın güneşlik kalın perdelerini açtım. Işık dolu odama nur dolsun, gel...
Aralık 28, 2009
Kemancı
Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.
Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.
Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider.
Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.
En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.
Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz.
Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı...
Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi...
Bu deneyden çıkarılacak kıssadan hisse ise, dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa, başka neleri kaçırıyoruz acaba?
Aralık 21, 2009
On Dört Asır Evvel
Ondört asır evvel yine böyle bir geceydi
Kumdan ayın ondördü bir öksüz çıkıverdi!
Lakin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler
Kaç bin senedir halbuki bekleşmedelerdi!
Neden görecekler göremezlerdi tabii;
Bir kere zuhur ettiği çöl en sapa yerdi
Bir kerede mamure-i dünya o zamanlar
Buhranlar içindeydi bu günden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi!
Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin.
Salgındı bugün şarkı sözleri yıkan tefrika derdi.
Derken büyümüş kırkına gelmişti ki öksüz
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma'sum
Bir hamlede kayserleri kisraları serdi!
Aczin ki ezilmekti bütün hakkı dirildi;
Zulmün ki zeval aklına gelmezdi geberdi!
Alemlere rahmetti evet şer-i mübini
Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sahipse O'nun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyyet-i medyun O'na ferdi.
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet
Ya Rab bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.
Mehmet Akif Ersoy
Aralık 11, 2009
Aralık 08, 2009
Kırk yılın başında halim hatırım
Sorulsa ne yazar sorulmasa ne
Duydum ki vefasız incinip küsmüş,
Kırılsa ne yazar kırılmasa ne
Bir selam yollardı onu da kesmiş,
Darılsa ne yazar darılmasa ne
Aralık 04, 2009
Aralık 03, 2009
Kasım 28, 2009
Kasım 24, 2009
Arsen Lupen (Arsène Lupin)
Artık düşünmüyorum. İşin sırrı bu işte: Fazla düşünmemek. Ve asırları devirebilmek için gereken şey de: Herkese, düşmanlarına bile gülümseyebilmek.
Beni affet Clarisse. Çok aptalca davrandım. Biliyorum. Sen cömert kalbini bana açmışken ben seni terkedip daha iyisi diye düşündüğüm birine gittim. Onun peşinden koştum. Özür dilerim.
Önemli olan budur: Dikkati başka yöne çekmek. Bunu aklında tutarsan kimse seni durduramaz. Asla.
Kasım 19, 2009
Güvercinin Gerdanlığı Alamut'a Dönüş
Bir zamanlar elinde yanan bir mum taşıyan bir çocuğa sormuştum: Bu ışık nereden geliyor? Çocuk da alevi üfleyerek karşılık vermişti: Işık nereye gitti?
Sen biz olduğumuz için sensin. Biz, sen olduğun için biziz.
Sevilmeden sevmek, içindeki tutku ateşini yüzlerce misline çıkartır. Sevmeden sevilmek ise sadece gereksiz bir yüktür. Tüm sevgiler özlemle beslenir.
Tanrı, cezalandırmak istediğine mantık verir.
Bir baş bir baştır, bir el ise bir eldir. Başıyla bir tahtayı parçalamaya veya eliyle düşünmeye çalışan biri, başarısız olduğunda buna şaşırmamalıdır. Sen bir fedai değilsin; sen bir İhvan as-Safa'sın. Hakkında yanılmışız.
Edep yeri kıllarla kaplı bir kadına kimse elini bile sürmez. İbn el-Haccac, yazdığı hicviyelerinden birinde şöyle diyordu: Apış arası bir serserinin suratı kadar kıllı!
Çevrenize saçtığınız güzel koku tohumlanmak isteyen çiçeklerinkine benziyor.
İnsanoğlu için bilgiden daha değerli bir varlık olamaz. Bilgi, tüm hazinelerden daha kıymetlidir. Hazineleri sen korumak zorundasındır; oysa bilgi seni korur. Keskin bir zekadan daha etkili bir silah olamaz.
Bir kadın tüm ömrünü erkeklerin arasında geçirmiş olsa dahi, nasıl bir kaşık çorbanın tadını asla alamazsa, o da gerçeğin ne olduğunu hiçbir zaman kavrayamayacaktır. (Fahd ibn Thabit)
Allah vere de imam yanılmış ola! Genç bir kızın kıçından başka cennete ne layık olabilir ki?
Düzenin korunmasında gösterilen hassasiyet, bir topluluğun değerini gösterir.
Gerçek yapısını kimse bilemez, dünyevi kıstaslarla ölçülmesi mümkün değildir. (C.C.)
Gemiyi taşıyan su, onu yutanla aynıdır.
Doğru yerde başlar,
Ve doğru yerde son bulur her şey.
Kasım 17, 2009
MKTD
Kasım 11, 2009
Puşide-i Siyah
Şahane Düğün
Evlilik...Her genç insanın hayali...Beyaz gelinlik, çiçekler, kutlamalar, balayı...
Ancak, damat kutlamaya düğünden bir gece önce başlarsa ne olur?
Olmak ya da olmamak,
İşte bütün mesele bu.
Ölmek,
Uyumak,
Balayı dairesinde düş görmek...
Ekim 29, 2009
Lazlo Bane - Superman
Son zamanlarda önüne gelen fırsatları değerlendirme konusunda düşünüyordum. Bunun tamamen korkularının üstesinden gelmekle alakalı olduğunu. Çünkü ne zaman büyük bir risk alsan, nasıl biterse bitsin, hep o şansı değerlendirdiğine memnun olacaksın.
I'm no Superman.
Ekim 11, 2009
Dücane Cündioğlu - Mevlana ve Şems ve Aşk
1. Nefrin Tokyay, 'Tebriz'in Kış Güneşi' (Aralık 2005)
2. Ahmet Ümit, 'Bab-ı Esrar' (Kasım 2008)
3. Saide Kuds, 'Kimya Hatun' (Şubat 2009, Farsça'dan)
4. Elif Şafak, 'Aşk' (Mart 2009, İngilizce'den)
Üşüdükçe, Şems-i Tebrizî'nin —'Hırka-i Şems' olarak da bilinen— 'Makalât'ıyla bir kez daha ısınmayı beceremeseydim, acaba bu dört kitaplık gürültünün üstesinden gelebilir miydim, bilemiyorum.
Neyse ki hepsini okudum. Hem de altını üstünü çize çize.
...
Mecnundan habersiz bin Leyla! Leylâ diye diye başından yetmiş nikâh geçmiş bin Mecnun!
Hakikatin kokusundan eser olmadıkta, o aşkın adı ilâhî olsa n'olur, beşerî olsa n'olur?
Şems ile Mevlâna aşk şarabından içip sarhoş olmuşlar ama işe bakınız ki sekiz asır sonra kimileri —hem de ayık oldukları hâlde— 'agora'da nârâ atıyorlar!
Hakikat talibinin, bir putperestin sadakatine, bir ateşgedenin içtenliğine, bir fahişenin inkisarına, bir sâkinin hürmetine, bir karıncanın inadına ihtiyacı var; tasavvuf edebiyatı üzerinden aşk klişelerini piyasaya arzeden kısık gözlere değil!
Şarap üzümden yapılır, tersi olmaz!
...
Yazarları hakikate ihanetle suçluyor değilim. Hâşâ! Bilâkis mecaz ve misal'in, metafor ve allegori'nin özüne sadakatsizlik ettikleri için kendilerini eleştiriyorum.
Meyhaneye girip ayık çıktıkları için... Gazoz içip serhoş taklidi yaptıkları için... VE dahi 'Hâmuşan'da susmak yerine nârâ attıkları için...
Tamamı için;
Tıklayınız
Eylül 09, 2009
Are You All Right
Artık yaptığın şeyin kıymetini daha iyi biliyorum. Çevrendeki herkes yanıldığını düşünürken, inanmaya devam etmenin ne kadar güç olduğunu...
Ahmet Mahmut Ünlü
Ruhlar toplu ordulardır. Ruhlar aleminde tanışanlar burada 40 yıllık ahbap gibi ilk görüşürler. Ruhlar aleminde çelişenler, çekişenler burada da görür görmez 40 senelik düşman gibi...
Buharî Hadisi
Uyumamak elinden gelmez, uyanmamak elinden gelmez. Anla ki sen, senin elinde değilsin. Bir Rabbin elindesin; öyleyse ona itaat et.
Lokman Hekim
Buharî Hadisi
Uyumamak elinden gelmez, uyanmamak elinden gelmez. Anla ki sen, senin elinde değilsin. Bir Rabbin elindesin; öyleyse ona itaat et.
Lokman Hekim
I Giorni Dell' Abbandono
G - Force
Fedakarlık ancak ona duyduğun sevgi kadar büyük olabilir. Bağlılık sadece bağlılıktır. Çünkü bir son kullanma tarihi yoktur. Birinin yanında durup 30 yıl boyunca onun kırışmasını izlemek, tıpkı annemle babamın yaptıkları gibi... İşte gerçek fedekarlık budur.
Bağımlılıktan kaçan insanlar, aslında bunun ne kadar büyük birşey olduğunu bilen kişilerdir.
Mutluluktan daha iyi bir ilaç yoktur.
Ağustos 30, 2009
Zeitgeist: Zamanın Ruhu
"İnsanoğlu, hala eskiden beri bildiğimiz gibi, hala barbar, hala şiddet tutkunu, saldırgan, açgözlü, rekabetçi ve inşa ettiği toplum da bu değerler üzerine kurulu."
Jiddu Krishnamurti
"Bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz."
Jiddu Krishnamurti
"Kimse özgür olduğuna inanan birinden daha iyi köle olamaz."
Johann Wolfgang Goethe
Gerçek kölelikte, kölelere ev ve yiyecek verilir. Ekonomik kölelikte ise insanlar, beslenme ve barınma gereksinimlerini kendileri karşılamak zorundadır. Bu, toplumu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için bu güne kadar yaratılmış en dahiyane dümendir.
"Bir ulusu fethetmenin ve köleleştirmenin iki yolu vardır. Birisi kılıçla, diğeri borçla."
John Adams
Kanun değil, çözüm gerekli. İnsanlar kanunları, oluşan sorunları çözmek için değil, bunları nasıl çözeceklerini bilmedikleri için yaparlar.
Tabii ki çocuklar, sadece kurulu düzene hizmet eden ve onu yücelten kuş beyinliler olduğumuzu anlayacaklar.
Sadece Hıristiyanlığın 34.000 farklı alt grubu vardır. Hiç olmayan bir şey için, kiliselere bölünmüşler...
Başarı, çevremizdeki her şeyle ne kadar iyi ilişki içinde olduğumuza bağlıdır.
Anlamak değişimdir!
Ağustos 27, 2009
Ağustos 23, 2009
Uçurtma Avcısı
Bin muhteşem güneşten daha güzel bir film...
Hayatta bir tek günah vardır. O da hırsızlık. Tüm diğer günahlar hırsızlığın bir türevidir. Bir insanı öldürdüğünde hayatını çalmış olursun. Karısının elinden kocasını, çocuklarının ellerinden babalarını almış olursun. Yalan söylediğin zaman insanın elinden gerçeği öğrenme hakkını çalmış olursun. Hayatta çalmaktan daha kötü bir şey yoktur...
Uykumuz geldiğinde koynunda uyuruz onun,
Uyandığımızda onun elinde uyanırız.
Ağladığımızda yağmur dolar bulutları,
Güldüğümüzde yıldırımları oluruz onun.
Kızıp öfkelendiğimiz zaman onun gazabına benzeriz
Barıştığımızda sevgisiyiz onun...
Kimiz biz bu karmaşık dünyada?
Ağustos 21, 2009
Ağustos 11, 2009
Ağustos 09, 2009
Ağustos 04, 2009
M.D House
*Hayat işte böyle birşeydir. Birçok oda vardır. Bu odalarda her kimle tıkılı kalırsan
hayatın onunkine eklenir.
*Kurallara istisna koymaktaki sorun çizgiyi çekmektir. Sana bunları yapan adamı ödürmek bize mantıklı gelebilir. Yani, çizgiyi nereden çekeceğiz? Hangilerini öldüreceğimize, hangilerinin hayatta kalacağına nasıl karar vereceğiz? Kürtaj tartışmasının iyi yanı hamileliğin süresi ile ilgili atıp tutabilmemizdir ama bu işin sonunda güzel, temiz bir çizgi vardır; Doğum.
Ahlaksal açıdan aralarında fazla fark yoktur. Uygulamada ise fark devasadır.
Üstteki paragrafı Dr. House tecavüze uğramış ve hamile kalmış bir kadına söylüyor. Burada asıl vurgulanması gereken cümle şudur: Kurallara istisna koymaktaki sorun çizgiyi çekmektir. Bunu açıkladığı için devamını da paylaştım. Kürtaj cinayettir...
*Eğer sevgi yalan üzerineyse, bu onun gerçek bir duygu olmadığını mı gösterir?
*Hayat çizgiyi ilk kimin geçtiğinden daha karmaşıktır.
*Nelerle yaşayabileceğini bir bilsen şaşırırdın...
*Yapmak zorunda olduğumuz kibar şeyleri yapmak zorunda olmasaydık, hayat ne kadar güzel olurdu değil mi?
*Tüm değişimler kötü müdür?
hayatın onunkine eklenir.
*Kurallara istisna koymaktaki sorun çizgiyi çekmektir. Sana bunları yapan adamı ödürmek bize mantıklı gelebilir. Yani, çizgiyi nereden çekeceğiz? Hangilerini öldüreceğimize, hangilerinin hayatta kalacağına nasıl karar vereceğiz? Kürtaj tartışmasının iyi yanı hamileliğin süresi ile ilgili atıp tutabilmemizdir ama bu işin sonunda güzel, temiz bir çizgi vardır; Doğum.
Ahlaksal açıdan aralarında fazla fark yoktur. Uygulamada ise fark devasadır.
Üstteki paragrafı Dr. House tecavüze uğramış ve hamile kalmış bir kadına söylüyor. Burada asıl vurgulanması gereken cümle şudur: Kurallara istisna koymaktaki sorun çizgiyi çekmektir. Bunu açıkladığı için devamını da paylaştım. Kürtaj cinayettir...
*Eğer sevgi yalan üzerineyse, bu onun gerçek bir duygu olmadığını mı gösterir?
*Hayat çizgiyi ilk kimin geçtiğinden daha karmaşıktır.
*Nelerle yaşayabileceğini bir bilsen şaşırırdın...
*Yapmak zorunda olduğumuz kibar şeyleri yapmak zorunda olmasaydık, hayat ne kadar güzel olurdu değil mi?
*Tüm değişimler kötü müdür?
Haziran 29, 2009
Fark Var
Haziran 28, 2009
Haziran 25, 2009
Greg - Editted
Herşeyi düzeltebileceğime inanmam ve geceleri bu gerçekle acı çekerek uykusuzluk çekmem...Daha dün House'un bu cümlesini arakladıktan sonra senin olmayan dostlarınla ilgili yazını okuyunca yeni başlık açmak yerine buradan devam etmeyi uygun gördüm. Şimdi tekrar oku ve sen de öyle davran. Dünya böyle bir yer, hiçbir zaman da daha iyi olmayacak. Her zaman bir sorun olacak. Asr-ı Saadet'te bile insanlar dünyanın en kamil insanını öldürmeye çalıştılar. Yer yüzünde orospular oldukça, orospu çocukları olmaya da devam edecek. Ve biz ne yaparsak yapalım dünyayı o orospu çocuklarından temizleyemeyiz. Hayatı boyunca bir karıncayı incitmemiş, hiç yalan söylememiş, savaşa giderken insanların hanımlarını emanet edebildikleri "Emin" olan bir insanı kim neden öldürmek ister? Orospu çocukluğundan başka bir sebebi yok...
O yüzden kusurlu olan bizlere kötülük etmek isteyecek sayısız insan var çevremizde. Dedikleri gibi; zaman kötü, kolla götü... Kimin parmağı olduğunu bile anlamaya fırsatın olmaz. House'un Cameron'a söylediği gibi "aksayan şeyleri düzeltebileceğin yanılgısı"yla yaşıyorsan mutsuz olmaya mahkumsun. Yapman gereken; herşeyi düzeltebileceğine inanmamak ve geceleri bu gerçekle acı çekerek uykusuzluk çekmemek...
Dostlar konusuna gelince; Aşık Veysel o konuya seneler evvel açıklık getirmişti ama unutulabiliyor bazen: Benim sadık yarim kara topraktır...
İnsanlarla ilişkilerini düzenlerken de Allah rızasını gözetirsen en az zararı görürsün, çünkü o zaman Allah seni koruyacaktır. O kimseyi yarı yolda bırakmaz. Onu bırakanları bile. Allah için sev, Allah'ın seveceği insanları sev. Onun rızasını gözet. Onun razı olmayacaklarıyla mesafeli olabilirsin... Bu sayede insanlardan bir beklentin kalmaz. Sen yaptığını rıza-i ilahi için yapmış olduğundan kalleşin biri vefasızlık yaptığında üzülmezsin. Çünkü Allah'ın rızasını kazanmışsındır...
Seni kötülüklerden koruyabilecek başka hiç kimse yok...
*Herşeyi düzeltebileceğime inanmam ve geceleri bu gerçekle acı çekerek uykusuzluk çekmem...
Haziran 24, 2009
Haziran 22, 2009
Haziran 21, 2009
Haziran 20, 2009
Gregory House
*Gözler yanıltabilir,gülüşler yalan söyleyebilir ama ayakkabılar her zaman dürüsttür. Sadece inanılmaz derecede sığ, kendine güvensiz bir kadın bütün gün acı çekmeyi güzel görünen ve rahat bir ayakkabı giymeye tercih eder. Ve benim de hiç istemediğim bir tiptir...
*Birkaç ilan dağıtıp modern tıbbın dar görüşlülüğünden ve açgözlülüğünden bahsederek zengin olabilirsin.
Elbette. Batıl inançları olan zavallıları söğüşlemenin kime ne zararı olacak?
Haziran 17, 2009
Gregory House
Ani belirti, ani sebep anlamına gelir.
İnsanlar hakkında olumlu düşünmek onları iyi yapmaz.
İnsanların kendilerini öldürmelerine karşı değilim ama bu onları kahraman yapmaz.
Haziran 12, 2009
Melekler ve Şeytanlar
İzlediğim en zahmetli filmlerden biriydi. Orijinal kaydı olmadığından görüntü bulanıktı. Ama neyse ki türk korsanlarının arakladığı kayıtlardaki gibi kafalar görünmüyordu. Çeşitli kamera kayıtları olduğu için de hangisine ait alt yazı olup olmadığını anlamak da mümkün değil. Ve indirdiğim kayda uygun alt yazı yoktu. Oturdum 2saat 4dakikalık filmin alt yazılarını senkronize ettim. Bir yandan izlerken. Bazen ileri aldım. Bazen geri sardım. Sanırım türkçeye çeviren çevirmenin elindeki kayıt eksikmiş. Tam sürümünü buldum ama alt yazı senkronlu değilse ve sen izlemeye kararlı olduğun için senkronlamak zorunda kalıyorsan ve tamamen ileri ya da tamamen geri kaydırdığında düzelmiyorsa, zaman zaman ileri zaman zaman geri kaydırman gerekiyorsa işte o zaman en güzel filmler bile bunaltıcı olabiliyor. Çok yoruldum. Sanırım ileride tekrar izleyeceğim. Belki ona da üşenirim. Bu işlem soğuttu beni filmden. Ben sadece kaydırmaktan sıkılıyorsam, oturup baştan sona çevirenlere bravo...
Haziran 11, 2009
Haziran 05, 2009
Gregory House M.D - Kader
Ben risk alırım.
Bazen hastalar ölür...
Ama buna risk almak sebep olmaz...
Sanırım sorun ihtimal hesabı yapabilme yeteneğiyle lanetlenmiş olmam.
Haziran 03, 2009
As Tears Go By - Rolling Stones
Bir deliyi, delilik yapmamaya ikna etmeye çalışmak da bir tür delilik...
Mayıs 22, 2009
Mayıs 21, 2009
Mayıs 16, 2009
Mayıs 09, 2009
Yeni Türkü - 08.05.09 Konser Şarkıları
Buradan dinleyebilirsiniz. Görseller konsere ait değil ama İstanbul görselleri gerçekten etkileyici...
Şarkıların da konserde çalınan versiyonlarının youtube veritabanında bulunanlarını seçtim.
Şarkıların da konserde çalınan versiyonlarının youtube veritabanında bulunanlarını seçtim.
Mayıs 04, 2009
Mayıs 03, 2009
Nisan 29, 2009
Nisan 27, 2009
Nisan 24, 2009
Yaparım Bilirsin
Aşıklar anlar beni,
Her halimden sevdiğimi.
Yalnızlar anlar beni,
Her halimden sevdiğimi.
Her halimden sevdiğimi.
Yalnızlar anlar beni,
Her halimden sevdiğimi.
Nisan 19, 2009
Nisan 18, 2009
Kandırdın Beni
Yenildin bak inadına,
Yelkenlerin indi suya,
Sevmedin sen kana kana
Kandırdın beni, kandırdın.
Nisan 16, 2009
Yol Arkadaşım
Buradan denize kadar, git git bitmez benim sevgim,
Koşman lazım sonunu göreceğim diye, koş koş gene de bulamazsın ama,
Ben sana söyleyim de...
Koşman lazım sonunu göreceğim diye, koş koş gene de bulamazsın ama,
Ben sana söyleyim de...
Nisan 11, 2009
Youtube
- Başlat 'tan Çalıştır'a tıklayın
- Şu satırı aynen yazınız;
- C:\Windows\system32\drivers\etc\hosts
- Ardından Enter 'a basınız.
- "Birlikte Aç" penceresi çıkacak.
- Pencereden "Not Defterini" seçin
- Açılan, Not Defteri penceresinin
- En Altına şu satırları yazın.
- 208.117.236.70 youtube.com
- 208.117.236.70 www.youtube.com
- Enter'a basın. İşlem tamamlanmıştır.
- Şu satırı aynen yazınız;
- C:\Windows\system32\drivers\etc\hosts
- Ardından Enter 'a basınız.
- "Birlikte Aç" penceresi çıkacak.
- Pencereden "Not Defterini" seçin
- Açılan, Not Defteri penceresinin
- En Altına şu satırları yazın.
- 208.117.236.70 youtube.com
- 208.117.236.70 www.youtube.com
- Enter'a basın. İşlem tamamlanmıştır.
Nisan 09, 2009
House M.D.
*Sevenlerin tarafından öldürülme ihtimalin bir yabancı tarafından öldürülme ihtimalinden iki kat daha yüksek.
*Tanrı’yı hayatımı mahvetmekle suçladım. Sonra fark ettim ki Tanrı’dan nefret edebilmek için bile inanmak zorundasın.
*Baş ağrım var. Tek belirtim bu. 3 doktorla görüşüyorum. Nörolog anevrizma olduğunu, immünolog saman nezlesi olduğumu söylüyor. Yoğun bakım uzmanı hiç istifini bozmuyor. Beni bir psikiyatra gönderiyor. O da bana annemle yatmak istediğim için suçluluk duyduğumu söylüyor.
-Hangi uzamana gideceğini seçmek, teşhisi seçmek demektir.
Nisan 02, 2009
Kal
Arka arkaya yeni albümler, kısa süreli sık seyahatlar, sevgilinin güzel gözleri, uzun yolculuklar, arka odalarda saklanan trenler, trenin sıcak kompartımanları, soğuk insanlar, yolculuklar, mp3 çalarlar, kaliteli kulaklıklar, güneş, deniz, yakamoz...
Heyecanlı bir bahar bekliyor bizi...
Mart 31, 2009
Mart 18, 2009
Mart 17, 2009
Mart 16, 2009
Benim Adım Kırmızı
Mart 11, 2009
Serserim Benim
Şarkı yayınlamanın daha kibar bir yolu. Serserim benim, sana tavsiye ediyorum, o kocaman playerları ekleyeceğine bunu tercih edebilirsin üstelik facebookla çalışıyor. Buradan söz konusu uygulamaya ulaşabilir ekleyebilirsin. Bu uygulama sayesinde facebook profilinde de bir şarkı listesi yayınlabilirsin. Ve facebook'a eklediğin şarkıları dikdörtgen şeklindeki en soldaki linke tıklayarak "embed code"larını öğrenmek suretiyle bloguna da ekleyebilirsin. Benim yukarıda yaptığım gibi...
Yalnız bir dezavantajı var, şarkıyı kendiliğinden çalmaya başlıyor. Bunun önüne geçmenin bir yolunu henüz bulamadım.
Yalnız bir dezavantajı var, şarkıyı kendiliğinden çalmaya başlıyor. Bunun önüne geçmenin bir yolunu henüz bulamadım.
Serserim Benim
Serserim benim,
Deli dolu sevgilim,
Kor gibi sıcık,
Yada sular gibi serin.
Gelme uzak dur,
Korkuyorum çok.
Çılgınlık bu,
Halim yok.
Mart 08, 2009
Mart 06, 2009
Hayırlı insanların çocukları neden kötü olsun ki? Onu iyi yapan, ona vasıf veren, hayırlı kılan; çocuğunu daha iyi, daha vasıflı, daha hayırlı niye yapmasın ki?
Mart 05, 2009
Çingene
ben sadece bir çingeneyim
çaldığı tüm şarkıların parası ödenen
ve yaptığı tüm kayıtların
ben karavanın bir parçasıyım
yeryüzünde seyahat eder
ahbaplarım için müzik yaparım
ve çaldığım ya da yazdığım tüm şarkılar
üzgün ya da neşeli bir notla birlikte
bazıları sizi güldürür
bazıları sizi ağlatır
ama ben nedenini bilmem
ama ben gezmeye devam edeceğim
gitarım yaşlanıp
çabuk yorulmaya başlayana kadar
o sadece beni dinler
onun müziği tanıdığım tüm kadınlardan daha anlamlıdır
Mart 01, 2009
Jose Feliciano
Jose Feliciano;
Altı Grammy Ödüllü, eleştirmenler tarafından yaşayan en iyi gitarist olarak nitelendirilen çingene şarkıcı.
Buyursunlar;
I'm just a gypsy who gets paid
For all the songs that I have played
And all the records that I have made
I'm part of a caravan
I have travelled on the land
Making music for my fellow man
And every song I played or wrote
With a sad or happy note
Some are made to make you laugh
Some are made to make you cry
I don't know the reason why
But I'll continue to travel
Though my guitar's old and tiring fast
She just listens to me
Her music means more to me than any other woman I have known
She just listens to me
Her music means more to me than any other woman I have known
And I'll continue to travel though my guitar's old and tiring fast
She just listens to me
Her music means more to me than any other woman I have known
She just listens to me
Her music means more to me than any other woman I have known
Listen to the pouring rain
Listen to it pour,
And with every drop of rain
You know I love you more
Let it rain all night long,
Let my love for you go strong,
As long as we're together
Who cares about the weather?
Listen to the falling rain,
Listen to it fall,
And with every drop of rain,
I can hear you call,
Call my name right out loud,
I can here above the clouds
And I'm here among the puddles,
You and I together huddle.
Listen to the falling rain,
Listen to it fall.
It's raining,
It's pouring,
The old man is snoring,
Went to bad
And bumped his head,
He couldn't get up in the morning,
Listen to the falling rain,
listen to the rain
Şubat 28, 2009
Vuslat
Hem değil mi ki canı Allah almaktadır; bil ki ölüm has kullar için, şeker gibi tatlıdır.
Mevlana Celaleddin Rumi
Şubat 27, 2009
Rüyalarım Olmasa - Cemal Safi
Yıldızlara baktırdım fallara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa
Pencereden bakmıyor yollara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa
Zor mu geldi kalbinde bana sevgi saklamak
Yakıp gittiğin yeri dönüp bir kez yoklamak
Değil sabaha kadar seni öpüp koklamak
Seni sarmam imkansız rüyalarım olmasa
Sevmesem özler miyim seni can pahasına
Ne olur bir fırsat ver, beni bir daha sına
Adını söyleyemem senden bir başkasına
Seni sormam imkansız rüyalarım olmasa
Düşlerimde incitsem günlerce uyuyamam
Sana değil, saçının bir teline kıyamam
Yıllar sonra dönsende 'nerde kaldın' diyemem
Seni kırmam imkansız rüyalarım olmasa
Yalvarırım mektup yaz beş dakkanı ayır da
Su serp yanan sineme sağlığını duyur da
Yaban gülü gibisin dağda,kırda,bayırda
Seni dermem imkansız rüyalarım olmasa...
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa
Pencereden bakmıyor yollara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa
Zor mu geldi kalbinde bana sevgi saklamak
Yakıp gittiğin yeri dönüp bir kez yoklamak
Değil sabaha kadar seni öpüp koklamak
Seni sarmam imkansız rüyalarım olmasa
Sevmesem özler miyim seni can pahasına
Ne olur bir fırsat ver, beni bir daha sına
Adını söyleyemem senden bir başkasına
Seni sormam imkansız rüyalarım olmasa
Düşlerimde incitsem günlerce uyuyamam
Sana değil, saçının bir teline kıyamam
Yıllar sonra dönsende 'nerde kaldın' diyemem
Seni kırmam imkansız rüyalarım olmasa
Yalvarırım mektup yaz beş dakkanı ayır da
Su serp yanan sineme sağlığını duyur da
Yaban gülü gibisin dağda,kırda,bayırda
Seni dermem imkansız rüyalarım olmasa...
Cemal Safi
Şubat 24, 2009
Yalancı
Daha fazlasını da hak ediyorsun ama susuyorum...
Bu kaçıncı hayalim, bu kaçıncı günüm?
Bu kaçıncı söz veriş, yalan?
Bir kasvet var havada,
Bu sabahı doğuran,
Şu ikinci bahar yalan...
Şubat 23, 2009
Çağ Yangını
Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece,
Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna,
Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık her şeye...
Şubat 22, 2009
Demedim mi
Kızsan da, bin yıllık yola gitsen de,
Sonunda gene bana gelirsin; varacağın yer benim ancak...
Şubat 20, 2009
Ne Kaldı Ağlayacak
Şubat 19, 2009
Şubat 16, 2009
Dön Bak
Yalnız kaldıysan, kalkıp pencerenden bir bak. Güneş açmış mı, yağmur düşmüş mü, dön bak dünyaya... Bir sonbahar kadar yalnız, bir kış kadar savunmasız ya da ilkbaharsan, yolun başındaysan...
Herkes gitmişse, sakince arkana dön, bir bak, dostun kalmış mı, aşkın solmuş mu, dön bak dünyaya...
Şubat 13, 2009
Aşk Tutulması
Şubat 12, 2009
Şubat 10, 2009
Gül Bebeğim - Tanrının Elleri
Bu şarkıyı ilk kez bir mağazada duymuştum, şarkı bitene kadar bir sürü bahaneyle orada kalmayı başardım. Duyduğum şarkı daha hareketliydi. Mançolojide ağırlaştırmışlar. Kaybın ardından ölüm kokusu daha güçlü yayılsın istemişler.
Cem Adrian; bu çocuk gizemlerle dolu. Bin tane daha album çıkarsa gene de şarkılarının birbirine benzeyeceğini düşünmüyorum. Karakter işte. Böyle olmak isterdim. Benim gibi olanları sevmiyorum. Olmak istediğim gibi değilim ki...
Şubat 09, 2009
Şubat 06, 2009
Cinemagickal
Her ikisine de 10'ar puan verdim, her ikisininin de imdb puanları 8'in üstünde. Bu demek oluyor ki, her ikisi de olağan üstü filmler, sesimin ulaştığı birileri varsa hala; şiddetle öneriyorum.
Issız Adam'ı da çok beğendim. Ada adı mı, Ada'nın kendisi mi, İstanbul mu ya da Alper'in her şeyi bombok etmesi mi yahut hepsi birden mi bunu düşündürdü bilmiyorum ama bayıldım. Şiddetle savundum. Serhat da düşündüklerimi benden önce söyleyince acaba ben mi anlamamışım tedirginliğinden kurtuldum. Tekrar izlenebilecek 3 film izledim. 3x2=6 saatimi kurtardım bu hafta...
Slumdog Millionaire
The World's Fastest Indian
Issız Adam'ı da çok beğendim. Ada adı mı, Ada'nın kendisi mi, İstanbul mu ya da Alper'in her şeyi bombok etmesi mi yahut hepsi birden mi bunu düşündürdü bilmiyorum ama bayıldım. Şiddetle savundum. Serhat da düşündüklerimi benden önce söyleyince acaba ben mi anlamamışım tedirginliğinden kurtuldum. Tekrar izlenebilecek 3 film izledim. 3x2=6 saatimi kurtardım bu hafta...
Slumdog Millionaire
The World's Fastest Indian
Şubat 01, 2009
Ocak 31, 2009
Ghost Rider
Su Kasidesi - Fuzûli
saçma ey göz aşktan gönlümdeki otlara su
çünkü bu denli tutuşan otlara kılmaz çare su
bilmem kendi rengimidir gök kubbenin rengi
yoksa gökyüzünü mü kaplamıştır gözümdeki su
keskin bakışından olsa gönlüm paramparça şaşma
çünkü yarıklar bırakır duvardan akan su
korkuyla söyler dilim kirpiklerinin sözünü
nasıl yaralı olan ihtiyatla içerse su
suya versin bahçıvan gülşeni, zahmet çekmesin
açılmaz sen gibi bir gül, bin güle verse de su
benzetemez yüzündeki tüylere hattım
kağıda bakmaktan hattatın gözlerine inse de kara su
yanağını anmaktan ıslansa kirpiğim ne olur ki
boşa gitmez gül için dikene verilen su
gam günü etme gönlümü bakışından mahrum
hayırdır vermek karanlık gecede hastaya su
iste sevgilinin bakışını, şevkimi sükut ettir
susuzum bu sahrada benim için ara su
ben dudağının müştakıyım, zahidler kevserin talibi
nitekim sarhoşa mey içmek hoş gelir, âkillere su
cennet bağına her dem durmadan akar
aşık olmuş galiba hoş endam yâre su
suyun yolunu toprak olup tutmam gerek
çünkü rakibimdir, dahi o yere koymam varsın su
elini öpmek arzusuyla yârin, eğer ölürsem dostlar
testi yapın toprağımı, sunun onunla yâre su
servi serkeşlik kılar kumrunun niyazından
vazgeçirsin serviyi inatçılıktan yalvarsın da su
içmek ister bülbülün kanını hileyle gül
gül mizacına girsin de kurtarsın bülbülü su
duruluğunu beyan kılmış aleme
girerek ahmed-i muhtar'ın yoluna su
insanlığın efendisi, seçilmik deryasının incisidir
çünkü serpmektir mucizesi şerliler ateşine su
nübüvvet bahçesini tazelemek için
mucizesinden meydana çıkarmıştır taştan su
mucizesi bir sonsuz denizmiş ki alemde
yetmiş ondan binlerce küfür yuvasının ateşine su
hayretle parmağını ısırır kim işitse
parmağından verişini şiddet günü Ensâr'a su
dostu eğer yılan zehri içse olur ab-ı hayat
hasmı su içse elbette döner yılan zehrine su
eylemiş her katreden binlerce rahmet denizi
el uzatıp yanağını yıkamak için vurunca yüzüne su
ayağına ulaşayım diye ömür boyu
başını taştan taşa vurup gezer âvâre su
zerre zerre nur saçmak ister dergâhına
dönmez o dergahtan parça parça olsa da su
zikretmek adetini derman bilir ehl-i hata
nasıl sarhoş baş ağrısını dindirmek için içerse su
ya Habîbâ'llah ya Hayr'el-beşer müştâkınım
nasıl dudağı kurumuşlar yanarak ararsa su
sensin o keramet denizi Mi'raç gecesi ki
feyzinin çiğleri gezegenlere yetirmiş su
güneş çeşmesinden her dem halka halka feyz iner
hacet olsa kabrini tazeleyen mi'mara su
korku salmış cehennem ateşi gönlüme
var ümidim ihsan bulutun serpe o ateşe su
seni övmenin bereketinden inci olmuş Fuzûli'nin sözleri
nisan bulutundan dönen gibi inci tanesine su
gaflet uykusundan uyanınca aşık Hâşr günü
hasretten dökünce gözlerinden su
umduğum odur ki haşr günü mahrum olmayam
vuslat çeşmesi ben gibi susamışa vere su
çünkü bu denli tutuşan otlara kılmaz çare su
bilmem kendi rengimidir gök kubbenin rengi
yoksa gökyüzünü mü kaplamıştır gözümdeki su
keskin bakışından olsa gönlüm paramparça şaşma
çünkü yarıklar bırakır duvardan akan su
korkuyla söyler dilim kirpiklerinin sözünü
nasıl yaralı olan ihtiyatla içerse su
suya versin bahçıvan gülşeni, zahmet çekmesin
açılmaz sen gibi bir gül, bin güle verse de su
benzetemez yüzündeki tüylere hattım
kağıda bakmaktan hattatın gözlerine inse de kara su
yanağını anmaktan ıslansa kirpiğim ne olur ki
boşa gitmez gül için dikene verilen su
gam günü etme gönlümü bakışından mahrum
hayırdır vermek karanlık gecede hastaya su
iste sevgilinin bakışını, şevkimi sükut ettir
susuzum bu sahrada benim için ara su
ben dudağının müştakıyım, zahidler kevserin talibi
nitekim sarhoşa mey içmek hoş gelir, âkillere su
cennet bağına her dem durmadan akar
aşık olmuş galiba hoş endam yâre su
suyun yolunu toprak olup tutmam gerek
çünkü rakibimdir, dahi o yere koymam varsın su
elini öpmek arzusuyla yârin, eğer ölürsem dostlar
testi yapın toprağımı, sunun onunla yâre su
servi serkeşlik kılar kumrunun niyazından
vazgeçirsin serviyi inatçılıktan yalvarsın da su
içmek ister bülbülün kanını hileyle gül
gül mizacına girsin de kurtarsın bülbülü su
duruluğunu beyan kılmış aleme
girerek ahmed-i muhtar'ın yoluna su
insanlığın efendisi, seçilmik deryasının incisidir
çünkü serpmektir mucizesi şerliler ateşine su
nübüvvet bahçesini tazelemek için
mucizesinden meydana çıkarmıştır taştan su
mucizesi bir sonsuz denizmiş ki alemde
yetmiş ondan binlerce küfür yuvasının ateşine su
hayretle parmağını ısırır kim işitse
parmağından verişini şiddet günü Ensâr'a su
dostu eğer yılan zehri içse olur ab-ı hayat
hasmı su içse elbette döner yılan zehrine su
eylemiş her katreden binlerce rahmet denizi
el uzatıp yanağını yıkamak için vurunca yüzüne su
ayağına ulaşayım diye ömür boyu
başını taştan taşa vurup gezer âvâre su
zerre zerre nur saçmak ister dergâhına
dönmez o dergahtan parça parça olsa da su
zikretmek adetini derman bilir ehl-i hata
nasıl sarhoş baş ağrısını dindirmek için içerse su
ya Habîbâ'llah ya Hayr'el-beşer müştâkınım
nasıl dudağı kurumuşlar yanarak ararsa su
sensin o keramet denizi Mi'raç gecesi ki
feyzinin çiğleri gezegenlere yetirmiş su
güneş çeşmesinden her dem halka halka feyz iner
hacet olsa kabrini tazeleyen mi'mara su
korku salmış cehennem ateşi gönlüme
var ümidim ihsan bulutun serpe o ateşe su
seni övmenin bereketinden inci olmuş Fuzûli'nin sözleri
nisan bulutundan dönen gibi inci tanesine su
gaflet uykusundan uyanınca aşık Hâşr günü
hasretten dökünce gözlerinden su
umduğum odur ki haşr günü mahrum olmayam
vuslat çeşmesi ben gibi susamışa vere su
Ocak 10, 2009
Hayatta Hiçbir Şeyim Az Olmadı, Senin Kadar
Bugün de buna takıldım. Aynı şarkılar, ayrı insanlar, aşklar gibi...
Sesim de oldu,sessizliğim de
Seviştiğim de oldu benim...
Sesim de oldu,sessizliğim de
Seviştiğim de oldu benim...
Atlı Karınca Dönüyor
Ne güzel şarkı, keşke Teo da söylese, sesine çok yakışırdı. Sözleri bir zahmet şarkıyı dinlerseniz duyulacağı için yazmaya gerek görmüyorum.
Bekliyorum. Umarım gelirsin. Uyudum. Erken uyandım. Günün ilk ışıklarını yakaladım. Odamın güneşlik kalın perdelerini açtım. Işık dolu odama nur dolsun, gel...
Ocak 05, 2009
Yalancı
Yalancılıkla ilgili paradoks var, yalancı yalanı söyleyemeyen adama denir, söyleyebilen adama yalancı diyemezsin çünkü söyleyebilmiştir...
Cem Yılmaz
Cem Yılmaz
Ocak 01, 2009
Her Arayan Bulamaz Ama
Bulanlar Hep Arayanlardan Çıkmıştır.
Bulanlar Hep Arayanlardan Çıkmıştır.
Labels
- Balans ve Manevra (1)
- Benim Adım Kırmızı (3)
- Cemal Safi (1)
- Chuck (5)
- Cinemagickal (53)
- Çakallarla Dans (1)
- Çavdar Tarlasında Çocuklar (5)
- Dramagickal (4)
- Ekşi Şeyler (3)
- House M.D. (1)
- İlhami Çiçek (1)
- İsmet Özel (1)
- Kayahan (1)
- Kaybedenler Kulübü (1)
- Korkma Ben Varım (1)
- Leyla ile Mecnun (3)
- Limon Ağacı (1)
- Magicbooks (7)
- Magickal Games (1)
- Magickal Musical (101)
- Magrib (5)
- My Sassy Girl (1)
- Scrubs (5)
- Tuna Kiremitçi (1)
- Two And A Half Men (2)
- Ülkü Tamer (1)
- William Shakespeare (1)
- World Wide Web (35)
Blog Archive
Blogger tarafından desteklenmektedir.